26 Ekim 2012 Cuma


Yıllardır Datça'ya gitmeyi çok istiyordum..gidenler hayal kırıklığı yaşayacağımı söyleyip,vazgeçirmeye çalıştılar..
Twitter da tesadüfen, benim gibi bodrum aşığı Serdar Benli yi takip etmeye başladım.25 yıldır televizyon işinde olduğumdan,onun gazeteci olduğunu düşündüm.Değilmiş! Bir yazısında,önceleri datçadan pek hoşlanmadığını ama artık gidilesi,sevilesi,özlenesi bir yer olduğunu farkettiğini okuyunca yaram depreşti!eskiden milliyette gezi yazan bir arkadaşımla datça feribotuna kendimi attım..iyi ki de yapmışım
gittim...sevdim...özlüyorum
Datçaya 2 günlüğüne geçtiğimiz için doğru palamutbüküne gittik..oradaki "merhaba" nın sahibi Altan Bora ,akşam saati elinde kocaman kırmızı karideslerle karşıladı bizi..kendimden geçtim..nefis yapıyorlar ve taptaze idi.
Yılın yarısını bodrumda geçirdiğim için,yemekler,otlar çok farklı gelmedi..beni etkileyen datça'da yaşayanlar oldu
Orada gerçekten hiç kirlenmemiş,sade,sahici insanlarla tanıştım..tüy gibi hafiftiler..kimseye ağırlıkları yoktu...alternatifleri ceplerinde! ne yoksa,çıkarıyorlar var olanı; sorun kalkıyor ortadan!
Bizler mutlu olmak adına kendimizi ordan oraya atarken,onlar bildiklerini seviyorlar,anladıklarına sahipler!...
ferrarisini değilse de, herşeyini dağıtıp,hayatını topladığı gibi,teknesini alıp,bir kulübeye yerleşmiş sait kaptan tanıdım..bakınca hiçbirşeyi yok ayakkabı,pantolon,tişört,araba,ev,salon,mutfak yok yok yok..mutsuzken varmış! mutlu olmayı seçtğinde yok! ama hep kahkaha atıyor,her sorunun doğrusunu anlatıyor sıkılmadan..ciddiye alıyor insanı,saygı duyuyor,duymana da yardımcı!
sanki ona dokunursam,arınacak,her dileğim olacakmış gibi geldi.. oturmaya çekindi,sandalyeyi eline alıp alıp bıraktı.."otursana" der demez, elinde evirip çevirdiği plastik sandalyeye yerleşti:))
yıldırıncaya kadar soru sordum..yazar,kitap,hayat,insan,doğa,akp,chp..dolu dolu anlattı..
rakının maliyeti 4 tl imiş kendisi yapıyormuş genelde ama sıcakta uğraşmak istemiyor,bakkaldan alıyormuş..küfür ediyor,etsin istiyorsun:)
sabah sekizde kahvaltı ederken tanıştık..o rakısını içiyordu,ben çayımı..hayatını azıcık,ucundan sordum..o tamamını anlattı gülerek:))endişemi farkedince "merak etme "dedi "kimseyi mağdur etmedim herkesin hakkını pay ettim, çoluk çocuk mutlu..ben de, en istediğim hayattayım, daha ne olsun ki dedi..sevgilisi varmış,çok sevmiş..birkaç yıl sonra evi de toparlayıp gitmiş kadın..bir kutu unutmuş sadece..yıllarca açmamış kutuyu.. kulubeye taşınırken sevdiğ,nin unuttuğu kutudan, katlanan bisiklet çıkmış..o günden beri vazgeçemiyor ondan:)
teknesi var,müşterisi hiç eksik olmuyor..üstünü örttüğüm hatta unuttuğum öyle çok şeyi düşündürdü ki,hiç gitsin istemedim..ama yolcuları gelince, el sallayarak uğurladık..bu kadar kirli görünürken,bu kadar temiz kalabilmek!
oysa ne insanlar tanıdım tertemiz görünüp, etrafı kirleten!
datçaya giderseniz bir şişe rakıyla kulübesinde ziyaret edin..kendi yaptığı turşusuna,reçeline dalmak serbest!
o, her "merhaba"yı seviyor!
SEVMEYE MECBUR DÖNÜLÜYOR ORALARDAN:))